Özgürlük



Ve ben özgürlük dediğimde ahlaksızlık demek istemiyorum. Yanlış anlayabilirsin. Ben özgürlük dediğimde sen onu ahlaksızlık olarak anlayabilirsin çünkü işler böyle yürür. Kontrol altındaki bir zihin ne zaman özgürlüğü duysa hemen onu ahlaksızlık olarak anlar. Ahlaksızlık kontrolün zıt kutbudur. Özgürlük sadece aradadır, tam ortadadır; hiçbir kontrolün ve hiçbir ahlaksızlığın olmadığı yerdedir.
Özgürlüğün kendi disiplini vardır ama bu hiçbir otorite tarafından dayatılmamıştır. O senin farkındalığından, orijinalliğinden gelir. Özgürlük asla ahlaksızlık olarak anlaşılmamalıdır, yoksa esas noktayı kaçırırsın.
Farkındalık özgürlük getirir. Özgürlükte kontrole ihtiyaç yoktur çünkü ahlaksızlık için bir olasılık yoktur. Ahlaksızlık yüzünden sana kontrol dayatılmıştır ve eğer ahlaksız olarak kalırsan toplum seni kontrol etmeye devam edecektir.
Polisler ve yargıçlar ve politikacılar ve mahkemeler var olmuştur ve onlar sana kendini kontrol etmeni dayatıp dururlar. Ve sen kendini kontrol ederken canlı olmanın özünü kaçırırsın çünkü kutlamayı kaçırırsın. Şayet aşırı kontrollü isen nasıl kutlayacaksın?
Bu, neredeyse her gün gerçekleşir. Çok kontrollü ve disiplinli insanlar beni görmeye geldiklerinde, onların kafataslarının içine sızmak nerede ise imkânsızdır; o kadar kalındırlar ... etraflarında taştan duvarlar. Onlar taşlaşmıştır, onlar buz kesilmişlerdir; onların sıcaklıkları kaybolmuştur. Çünkü eğer sıcak olursan korku vardır; bir şey yapabilirsin. Onlar bu yüzden kendilerini öldürmüş, kendilerini tamamen zehirlemiştir. Kontrol altında kalmak için tek bir çözüm bulmuşlardır ve bu da yaşamamaktır. Öyleyse taştan bir Buda ol; o zaman sabırlıymış, dinginmiş, disiplinliymiş gibi rol yapabilirsin. 

Ancak, burada benim öğrettiğim şey bu değildir. Ahlaksızlık kadar kontrol de bırakılmalıdır. Şimdi kafan karışacak. Sen ya kontrolü ya da ahlaksızlığı seçebilirsin; “Eğer kontrolü bırakırsam, ahlaksız olacağım. Eğer ahlaksızlığı bırakırsam, o zaman kontrollü olmak zorundayım,” diyebilirsin. Ancak ben sana diyorum ki eğer farkında olursan kontrol ve ahlaksızlığın her ikisi de aynı çöplüğe gider. Onlar aynı madalyonun iki yüzüdür. Ve farkındalıkta onlara ihtiyaç yoktur.
Bir akşam her zaman bir şekilde utangaç ve çekingen olan on sekiz yaşındaki bir genç kendisini değiştirmeye karar verdi. En iyi elbiselerini giyip, yatak odasından aşağıya indi ve babasını çekiştirip “Bak, kasabaya gidiyorum; güzel kızlar bulmaya gidiyorum. Körkütük sarhoş olacağım ve çok iyi vakit geçireceğim. Benim yaşımda, hayatının en güzel çağında olan bir genç ne yapıyorsa hepsini yapacağım ve biraz macera ve biraz heyecan yaşayacağım, o nedenle beni durdurmaya çalışma!” dedi.
Yaşlı adam, “Seni durdurmaya çalışmak mı? Dur bakalım evlat, seninle birlikte geliyorum!” dedi.
Tüm kontrollü insanlar bu haldedir, içerde fokurduyordur; ahlaksızlığın, içinde patlamak için bekliyordur.
Manastırlardaki rahiplere git ve gör. Hindistan’da bu türden nevroz her yerdedir. Bütün rahipler nevrozludur. Şu anlaşılması gereken bir şeydir: Ya erotik olursun ya da nevrotik. Eğer cinsel enerjini, erotizmini bastırırsan nevrotik olursun. Eğer nevrozunu bırakırsan erotik olursun. Ve her ikisi de bir çeşit deliliktir. Kişi basitçe kendisi olmalıdır; ne nevrotik ne erotik, tüm durumlara karşı açık, hayat ne getirirse yüzleşmeye hazır, kabul etmeye ve yaşamaya hazır fakat her zaman tetikte, bilinçli, farkında, dikkatli.
O nedenle devamlı olarak hatırlanılması gereken tek şey, öz farkındalığındır. Kendini unutmamalısın. Ve her zaman varlığının en derinindeki özünden hareket etmelisin. Bırak eylemler oradan aksın, varlığının tam merkezinden ve her ne yaparsan yap erdemli olacaktır.
Erdem farkındalığın bir işlevidir.
Şayet çeperden bir şey yaparsan günah gibi görünmeyebilir ama o günahtır. Toplum senden memnun olabilir ama sen kendinden memnun olamazsın. Toplum seni onurlandırabilir ama derinlerde sen kendini suçlamaya devam edeceksin çünkü hayatını boşa harcadığını ve onu bir hiç uğruna kaçırdığını bileceksin.
Toplumun verdiği onurun değeri nedir ki? İnsanlar sana bir aziz derse, bu ne anlama gelir? O, dedikodudan başka bir şey değildir. Bu nasıl önemli olsun? Tanrısallığı dedikodu için kaçırdın! Hayatını her taraftaki ahmak insanlar için, onların iyi fikirleri uğruna kaçırdın.
Hayatı tam merkezinden yaşa. Meditasyon tamamıyla buna ilişkin bir şeydir. Ve yavaş yavaş dayatılmamış, oluşturulmamış, kendiliğinden ortaya çıkan, bir çiçeğin açması gibi doğal bir şekilde ortaya çıkan bir disiplinin geldiğini hissedeceksin. O zaman mevcut olan hayatın tümüne ve mevcut olan varlığının tümüne sahip olacaksın.
Ve senin tüm varlığın ile tüm yaşam buluştuğunda, ikisinin arasında yükselen şey özgürlüktür. İkisinin arasında yükselen şey nirvanadır.

Bookmark and Share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder